1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. İnönü Üniversitesinde Aliya İzzetbegoviç konuşuldu
İnönü Üniversitesinde Aliya İzzetbegoviç konuşuldu

İnönü Üniversitesinde Aliya İzzetbegoviç konuşuldu

İnönü Üniversitesi Bilgi ve Erdem Topluluğu iki haftada bir yaptığı Müslüman Şahsiyet dersinde Aliya İzzetbegoviç'in hayatını konu edindi.

28 Nisan 2024 Pazar 00:30A+A-

Söze Aliye İzzetbegoviç'in ailesini anlatarak başladılar:

Aliya İzzetbegoviç 8 Ağustos 1925 tarihinde Bosna Hersek'te saygın bir Bey ailesinin üyesi olarak dünyaya geldi. Üç yaşına geldiğinde tüccar olan babası Mustafa, ailesinin dokuz üyesiyle birlikte Saraybosna'ya göç etmeye karar verdi. Mustafa İzzetbegoviç'in ilk evliliğinden iki oğlu, Aliya'nın annesi olan  Hiba ile evliliğinden ise üç kızı ve iki oğlu vardı. Aliya İzzetbegoviç ailenin beşinci çocuğuydu. İzzetbegoviç, Saraybosna'da Birinci Erkek Genel Lisesi'nde eğitim gördü ve daha o zamandan itibaren bir taraftan “toplumsal adalet ve adaletsizlik" ve diğer taraftan Allah'a iman konularındaki ikilemle yüzleşmeye başladı. Çok fazla okurdu, lise son sınıfta okuduğu edebi ve felsefi eserler eğitiminde ve olgunlaşmasında çok önemli bir rol oynadı. Okuduğu edebi eserler arasında Dostoyevski'nin romanları, felsefede ise Oswald Spengler'in Batı'nın Çöküşü ve Henry Bergson'un Yaratıcı Evrim ve Immanuel Kant'ın bütün eserleri bulunmaktaydı. Bununla birlikte, gençlik ikilemleri ve amaçsızca geçen bir süreden sonra, asla kaybetmeyeceği "yeniden keşfedilmiş bir inanca" döndü ve bu şekilde yenilenen inancı aile geleneği içerisinde edindiği inançtan çok daha güçlüydü.İzzetbegoviç 1943 yılında Saraybosna Birinci Erkek Genel Lisesi'nden mezun oldu. O dönemlerde Saraybosna Ustaşa saldırıları altındaydı, aslında bütün Bosna ve Hersek ise Nazi yanlısı bir oluşum olan Bağımsız Hırvatistan Devleti'nin saldırısı altındaydı. Bütün bu saldırılardan dolayı, Ustaşa rejiminde asker olarak görev yapmak istemeyen İzzetbegoviç 1944 yılı boyunca saklanmak zorunda kaldı. Tam da bu dönemde, gelecekteki eşi Halida Repovats  ile tanıştı. Halida'nın antifaşist direniş ordusunda bulunan iki kardeşi  de bu dönemde öldürülmüştü.Savaş sırasında, Aliya İzzetbegoviç insani yardım faaliyetleri içerisindeydi. Henüz savaş başlamamışken kendi siyasi ve ideolojik yakınlığını bulmaya ve biçimlendirmeye çalıştığı “Genç Müslümanlar" hareketi ile birlikte yerlerinden edilmiş sivillere yardım ediyordu. Bu hareketin merkezinde ise İslam, antifaşizm ve antikomünizm yer almaktaydı.Savaştan sonra, yeni oluşan komünist iktidar 1946 yılının hemen başında bu hareketin tehlikeli olduğunu varsayarak tutuklamalara başladı. Tutuklananlar arasında Yugoslav Ordusu'nda askerlik görevini yerine getiren ve Saraybosna'daki Askeri Mahkeme tarafından yargılanan Aliya İzzetbegoviç de vardı.Üç yıl ağır hapis cezası aldı.1949 yılında serbest bırakılmasının ardından, İzzetbegoviç hukukla daha çok ilgilenmeye başlasa da, Saraybosna'da ziraat eğitimine kaydoldu ve aile kurdu. Sonraki on sene boyunca şantiyelerde, özellikle Karadağ'da çalıştı. Yedi yıl boyunca Karadağ'da Nikşiç  yakınlarında bulunan Peruçitsa  Hidroelektrik Santrali'nin inşaatını yönetti. Aynı dönemlerde eğitimini sürdürdü ve ailesine destek oldu. Üçüncü yılında ziraat eğitimini bıraktı ve iki yıl içerisinde  mezun olacağı Saraybosna Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Bu süre zarfında üç çocuğu dünyaya geldi.Hukukçu olarak, İzzetbegoviç inşaat sektöründe çalışmaya devam etti.Avukatlık sınavını 1962 yılında geçmesine rağmen profesyonel olarak avukatlık yapmadı. Birçok alanda ilgisi mevcuttu: Evrenle ilgili konulardan dünyadaki ve ülkesindeki siyasi olaylara; bilim ve teknolojinin gelişiminden yabancı dil öğrenimine vakit ayırıyordu ve aynı zamanda satranç gibi hobileri vardı. İslam ve Müslüman ulusların durumu ise İzetbegoviç'in en çok önem verdiği konulardı. Bu konuda  müstear ismiyle birçok makale yayınladı. 1969 yılında İslam Deklarasyonu isimli kitabın taslağını bitirdi ve 1970 yılında tamamlayıp yayınladı. "Fas'tan Endonezya'ya" Müslüman dünyasına atıfta bulunan bu kısa metin ancak 1983 yılında İzzetbegoviç ve on iki Müslüman aydının bağlı olduğu siyasi "Saraybosna Süreci"nden sonra ilgi uyandırdı. Yargılama süreci somut delillere dayanmamasına rağmen, İzzetbegoviç sözde İslami köktendincilik, anayasal düzeni yıkmaya yönelik örgütlenme ve düşünce suçundan dolayı mahkûm edildi.İzzetbegoviç ikinci kitabı olan Doğu Batı Arasında İslam adlı eserinin en önemli bölümlerini 1046 alında ilk hanse girişinden önce yazmıştı.Tutuklandığında, kardeşi Arziya yazdığı bütün bölümleri muhafaza edip saklamıştı. İzzetbegoviç daha sonra bu notlar üzerine yoğun bir şekilde çalıştı ve din ve sanat üzerine olan daha uzun bir bölümü 1971 yılında, din üzerine bir sayı hazırlayan ve Belgrad'da çıkarılan "Kultura" Dergisi'nde yayınladı. Hatta bu sayı Rus filozof Nikolay Berdyayev'in Marksizm üzerine olan bir yazısından dolayı bir süreliğine yasaklanmıştı.

On yıl sonra, Doğu Batı Arasında İslam adlı eseri Kanada'da yaşayan bir arkadaşına gönderildi. Bundan birkaç ay sonra, Mart 1983'te İzzetbegoviç tutuklandı ve aynı yılın ağustos ayında 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Onunla birlikte 12 Müslüman entelektüel "anayasal düzeni ortadan kaldırma" ve "düşünce suçundan" dolayı hapsedildi. Birçoğu birbirini tanımıyordu bile.

Doğu Batı Arasında İslam kitabı İzzetbegoviç cezaevindeyken 1984 yılında Amerika'da İngilizce ve 1988 yılında Belgrat'ta Bosnaca yayınlandı. Dokuz farklı dile çevrilen kitapta yazar, İslam ve onun bugünkü dünyadaki yerine değiniyor ve aynı zamanda genel olarak insan olma ile ilgili bir dizi konu ve soruyu gündeme getiriyor. Her ne kadar İslam Deklarasyonu kitabı yargılamada ona karşı delil olarak kullanılsa da, İzzetbegoviç Doğu Batı Arasında İslam kitabı nedeniyle tutuklandığını düşünmekteydi. Saraybosna Süreci sırasında ve sonrasında İzetbegoviç'in eserlerine artan ilgi nedeniyle, İslam Deklarasyonu kitabı da birçok farklı dile çevrilmişti.İkinci kez hapsedildiği sırada, İzzetbegoviç notlar almaya başladı. Bunlar hayat, kader inanç, politika, okuduğu kitaplar ve on.  yazarları ve aynı zamanda ekonomi ve fizik üzerine tefekkürlerdi. 1999 yılında "Özgürlüğe Kaçışım” başlığıyla düzenleyip bastığı, kendisinin 13 "Mum ışığı” diye tanımladığı A5 formatındaki notları bu şekilde meydana gelmişti.İzetbegoviç hapiste de cezasının azaltılması için mücadele etmeye devam etmişti. Bosna ve Hersek Yüksek Mahkemesi'ne ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin (YSFC) Eyalet Mahkemesi'ne mahkeme sürecinin hukuka aykırılığını göstermek için dilekçeler yazmıştı. Dilekçesine binaen, Bosna ve Hersek Yüksek Mahkemesi sembolik olarak cezasını 14 yıldan 12 yıla düşürmüştü; YSFC Yüksek Mahkemesi hükmü değiştirmiş ve "sözlü saldırıya" indirgemiş ve bundan dolayı kendisini dokuz yıl hapse mahkûm etmişti. Bundan kısa süre sonra, ülkedeki demokratik değişimlerin baskısı altında Ceza Kanunu'nun "sözlü saldırıya” dair hükmü yürürlükten kaldırılmıştı. İzzetbegoviç beş yıl ve sekiz ay hapis yattıktan sonra, sonunda 25 Kasım 1988 tarihinde özgürlüğüne kavuşmuştu. Hapishaneden çıkışından iki yıl sonra, 1990 yılının mayıs ayında, İzzetbegoviç kendisi ile benzer düşüncedeki bir grup arkadaşıyla Demokratik Hareket Partisi'ni (SDA) kurdu. Partinin program hedefleri piyasa ekonomisi ve refah devletinin olumlu yönlerinin yanı sıra, özgürlük, demokrasi, eşitlik ve insan hakları gibi evrensel değerlerin kabul edilmesine dayanıyordu. Kurucu mecliste İzzetbegoviç, Parti'nin genel başkanı olarak seçildi. Kurucu belge olan Program Beyannamesi yazarının İzzetbegoviç olduğunu açıkça gösteriyordu. Bu belgeye göre demokrasi halkın idaresidir ve adil kanunların yönetimi ile düzenlenir. Beyanname Bosna'nın devlet bütünlüğünün savunulmasına ve Boşnakların yerel Avrupalı Müslüman bir halk olarak sahip oldukları kimliklerine özel bir önem veriyordu.18 Kasım 1990 yılındaki ilk demokratik seçimlerde SDA ciddi bir zafer elde etti: Bosna ve Hersek Cumhuriyeti Meclisi'ndeki 240 koltuktan 86'sını SDA kazandı ve yedi üyeli Başkanlık Konseyi'nin üç üyesi SDA adayıydı. İzzetbegoviç, Yugoslavya'nın ağır ekonomik ve politik bir kriz yaşadığı bir dönemde Bosna ve Hersek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı olarak seçildi. Sonraki yıl içerisinde, Yugoslavya'nın varlığını sürdürmesi için ve en yüksek bedeli Bosna ve Hersek ve Boşnakların ödeyeceği ve cumhuriyetlerin sınırlarını değiştirecek saldırgan bir savaşı önlemek için, Bosna ve Hersek'in temsilcisi olarak "altılı" toplantılara katıldı. Makedon Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov ile birlikte federal Yugoslavya'nın iyileştirilmiş ve asimetrik yapısı için bir platform önerdi ancak bu diğerlerinden gerekli desteği alamadı.

Daha sonra sözlerine şöyle devam ettiler:

26 Haziran 1991 tarihinde Slovenya ve Hırvatistan'ın bağımsızlıklarını ilan etmesinin ardından Slovenya'da, Yugoslavya'nın dağılma sürecinin başlangıcının ve bağımsızlıklarını ilan eden cumhuriyetlere karşı Yugoslav Halk Ordusu'nun  saldırganlığının görüldüğü kısa bir savaş patlak verdi. İzzetbegoviç'e göre Bosna ve Hersek, Slovenya ve Hırvatistan olmadan Yugoslavya'nın içinde kalamazdı, bu devlet artık Yugoslavya olmaktan çıkıp Büyük Sırbistan'a dönüşecekti. Bosnalı gençlerin Hırvatistan'a karşı silah altına alınmasına açıkça karşı çıktı ve bunun hakkında daha sonra Başkanlıkta da aynı şekilde karar alındı. Kendi partisi dışında da, Bosna  Hersek'te toplumun entelektüel kesimlerımın çoğunluğunun desteğini aldı. Aynı şekilde, Bosna ve Hersek Cumhuriyeti Bölgesel Savunma Gücü'nün silahlarının tamamına cumhuriyetlerin savunma kapasitelerini zayıflatmak amaçlı, anayasal dayanaktan yoksun şekilde JNA tarafından el konulmasını önlemeyi başarmıştı.Slovenya ve Hırvatistan'ın bazı kesimlerinden çekilen ve gitgide daha da az Yugoslav olup daha da çok Sırp Ordusu haline gelen JNA, askeri güçlerini ve silahlarını Bosna ve Hersek'e yığmıştı. İzzetbegoviç, savaşı engellemek ve Bosna ve Hersek'te barışı devam ettirmek için ve aynı zamanda Bosna ve Hersek'in devlet kurumlarının yasallık ve meşruiyetini korumak için yoğun bir biçimde müzakere ve diplomatik faaliyetlere katılıyordu.JNA'nın acımasızca kendini Sırp Ordusu olarak tanımladığı ve Bosna ve Hersek'in ulusal savunmasının orijinal kurumlarını temelden tehdit ettiği koşullarda, SDA, İzetbegoviç'in liderliği altında, Bosna ve Hersek Ulusal Savunma Konseyi'nin kurulmasına karar verdi. Bu konseyden daha sonra Bosna ve Hersek'in savunması adına ilk askeri oluşum olan Vatanseverler Birliği kurulacaktı.14 Ocak 1992 tarihinde Bosna ve Hersek Cumhuriyeti Meclisi Egemenlik Teklifi'ni getirdi. Buna, Bosna ve Hersek'te Sırp halkının en büyük siyasi partisi olan Sırp Demokratik Partisi tarafından karşı çıkıldı. Bir gün sonra, Avrupa Topluluğu Slovenya ve Hırvatistan'ın bağımsızlığını tanırken, Bosna ve Hersek'in bağımsızlığını bağımsızlıkla ilgili düzenlenecek referandum kararına bağlamıştı.Referandum 29 Şubat-1 Mart 1992 tarihinde gerçekleştirildi. Vatandaşların yüzde 64'ü referanduma katıldı ve bunların yüzde 99'u Bosna ve Hersek'in bağımsızlığı yönünde oy kullandı. Buna dayanarak, Bosna ve Hersek bağımsızlığını ilân etti, akabinde uluslararası tanınırlık elde etti ve 22 Mayıs 1992 tarihinde BM'e katıldı.Referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından Sırp paramiliter grupları tarafından Sırp olmayan nüfusa yönelik ilk saldırılar başladı ve Avrupa Birliği'nin Bosna ve Hersek'in bağımsızlığını 6 Nisan'da tanımasının ardından, JNA tüm ülke çapında şiddetli bir saldırı başlattı. İzzetbegoviç o zaman 67 yaşındaydı ve yeni birtakım zorluklarla karşı karşıyaydı ve hayatının en çalkantılı dönemini yaşıyordu.Dört yıllık savaş boyunca, İzetbegoviç'in hayatı da sürekli tehdit altındaydı. Her gün düzenli olarak geldiği başkanlık binası tüm Saraybosna kuşatması boyunca bombalandı.İzzetbegoviç sık sık Bosnalıların kontrolü altındaki topraklara gidiyor ve tüm ülke çapında Bosna ve Hersek Cumhuriyeti Ordusu'nu ziyaret ediyordu. Bosna ve Hersek Ordusu Aliya İzzetbegoviç'in kontrolü altında, Vatanseverler Birliği ve Bölgesel Savunma Gücü'nden bir savunma ve özgürlük ordusu olarak ortaya çıkmış, savaşın en zor günlerinde hatırı sayılır bir güce ve askeri başarıya sahip olmuştur.Bosna ve Hersek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Konsey Başkanı olarak, ülkesinin silahlı kuvvetlerinin başkomutanı olma yükünü ve sorumluluğunu taşımıştır. Uluslararası anlaşmalara ve savaş hukukuna uyma konusunda ve sivil nüfus ile kültürel ve dinî mekânların korunmasında ısrarlı davranmış ve en zor savaş koşullarında bile düşünce ve konuşma özgürlüğüne herhangi bir sansür ya da sınırlama getirilmesine karşı çıkmıştır. Barış müzakerelerine katılmaya devam etmiştir ve tüm askeri ve siyasi baskılara ve uluslararası ambargoya rağmen, "kimse inancından, milliyetinden ve siyasi görüşünden dolayı işkence görmeyecektir" şeklindeki özgürlük prensibine ve tüm Bosna ve Hersek'e sadakatine bağlı kalmıştır.Onun prensipli görüşleri ve Bosnalı savunma güçlerinin cesur direnişi sayesinde Bosna ve Hersek hem Doğu'da hem de Batı'da dost ve destek kazanmıştır.Savaş 1995 yılının Kasım ayında Dayton'da " Bosna Hersek'te Barış için Genel Çerçeve Anlaşması"nın kabul edilmesiyle sona ermiştir. Anlaşmanın mimarı, Amerikalı diplomat Richard Holbrooke Bosna ve Hersek'in Aliya İzzetbegoviç olmadan hayatta kalamayacağını söylemiştir. İzzetbegoviç bu anlaşmayı, uluslararası koşullar, güçler dengesi ve buradaki zayıflıkları anlayarak ancak aynı zamanda Bosna ve Hersek'in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korurken ondaki değişim ve gelişim ihtimaliyle birlikte barış sağlama fırsatını fark ederek imzaladı.Anlaşmanın imzalanmasının ardından İzzetbegoviç: "Bu adil bir barış değil ancak devam eden bir savaştan daha adildir. Şu anki durumda, şu anki dünyada, daha iyi bir barış mümkün olamazdı" dedi.Adil olmayan bir barış ve harap olmuş bir ülkenin koşullarında İzzetbegoviç, iki defa daha Bosna ve Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey üyeliğine seçilmişti ve savaşın ıstıraplarını ve yıkımını hafifletmek, zarar görmüş ilişkileri ve sosyal hayatı iyileştirmek ve siyasi sistemi ve devlet kurumlarının etkin çalışmasını sağlamak için yoğun bir biçimde çalışmaya devam etti. Sabır ilkesi ve ileri doğru küçük adımlar atma yöntemi ile hareket etti. Sonraki s gelişmelerden anlaşıldığı üzere büyük değişimlerin görece daha uzun zaman aldığının farkındaydı.1996 yılının şubat ayında kalp krizi geçirdi, iyileşti ve dört yıl daha çalışmaya devam etti. 2000 yılının yazında emekliliği düşünmeye başladı ve o yıl 15 Ekim'de Bosna ve Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey üyeliğinden ve başkanlık konumundan çekildi. Hayatını özetlerken şöyle yazmıştı: "Bir kez daha yaşamayı teklif etseler, reddederdim. Ancak yeniden doğmak zorunda kalsaydım, yine kendi hayatımı seçerdim."Siyasi faaliyetleri ve otobiyografik kitabı Hatıratım üzerine çalışmalarına SDA'da devam etti. Siyasi otoritesi ve geniş uluslararası ününe dayanarak ülke içinde tartışmalı konuların ve Bosna ve Hersek'in uluslararası konumunun çözümüne yardım etti. Çağın saygıdeğer bir katılımcısıyd↑ Demokrasi ve daha adil bir dünyaya yaptığı katkılar açısından Doğu ve Batı'da üst düzey tanınırlığı vardı. Bosna ve Hersek'e gelen tüm devlet adamlarının neredeyse çoğu protokollerine İzzetbegoviç ziyaretini eklerlerdi.

Hayatının son günlerinde, birçok arkadaşı onu hastanede ziyaret etmişti.

Aliya İzzetbegoviç 19 Ekim 2003 tarihinde Saraybosna'da vefat etti.

Tüm yaştan Boşnaklar, tüm inançlardan, etnik kökenlerden ve taraflardan Bosna ve Hersekliler ve tüm dünyadan hayranları cenazesinde kendisine şükranlarını sundular ve Saraybosna ve Bosna ve Hersek'te o ana kadar toplanmış en büyük kalabalıkla son yolculuğuna uğurladılar.Kendi vasiyetine uygun olarak  Saraybosna'daki Kovaçi Şehitler Mezarlığına defnedilmiştir.

img-20240427-185510-936.jpg

img-20240427-185550-685.jpg

img-20240427-185534-749.jpg

Haber: Gülcan Canpolat - Seher Kızılbağ

HABERE YORUM KAT